‘Geçmiş, izin vermediğiniz sürece artık sizi yaralayamaz” -Alan Moore-

Hayattan sizi alıkoyan şey nedir? Daha doğrusu, yapmak ya da düşünmek istediğiniz şeylerden sizi alıkoyan? Önceden yaşadığınız bir olay mı yoksa bir düşünce mi? Cevabı ne olursa olsun, aslında baktığınızda bir ortak noktası var. Orası da ”geçmiş” ile bağlantısı.

İnsanız hata yapıyoruz. Hata yaparak öğreniyoruz. Belki de hata yapmıyoruz ama biz onu öyle kabulleniyoruz. Sonucu ne olursa olsun yapmış oluyoruz. Ve yaptıklarımız geri de kalıyor. Adına ”geçmiş” diyoruz.

Yaşananları unutamıyoruz, silemiyoruz, yok edemiyoruz. Ama kabul edip yolumuza devam edebiliyoruz. En azından bunu yapma şansımız var. Geçmişi insan iki türlü kabul edebilir: gelişmemize, bizi biz yapan deneyimler edinmemize yardım eden pozitif deneyimler ya da bizi alıkoyan ve engelleyen negatif deneyimler.

Eğer geçmişimizi daha iyi anlarsak, gelecek için daha iyi şeyler yapabiliriz. Aynı hatayı tekrarlamamak gibi. Geçmişimizi inceleyerek bir bakış açısı kazanabilir ve böylece yeni bilgilerimizi de kullanarak yeni seçimler yapabiliriz. Eğer geçmişte bıraktığınız ve hala çözüme kavuşturamadığınız şeyler varsa geri dönün. Üzerinde durun. Geçmişinizi çözün. Kabullenin. Geçmişinizde çözülmemiş bir mesele bırakmayın. Çünkü çoğu zaman olumsuz deneyimlerimizi geçmişten günümüze taşıyoruz ve bunu geleceğe yansıtabiliyoruz. Bu durumun hayatınızı yönlendirmesine izin vermeyin.

Geçmişinizle kendinizi tutsak etmeyin ve ilerleme gücünüzü engellemeyin.